Tosbağa -Meraktan-

                Bizde bilinen adı ne kadar tosbağa olsa da orijinali “böcek” olan araba modeli. 21.5 milyon satması, bu satışla hala en çok satılan araç ünvanını koruması, farklı alanlarda farklı insanların yüzünü fiyat performans anlamında güldürmesi, alışılagelmiş klasik ve antika olarak tabir edilebilecek araba dizaynını çıktığı tarihlerde güncelleyerek gözleri okşaması ile unutulmaz bir modeldir.
                Pek çok kişi bu arabayla güneye doğru son sürat (80 km/h) gitmeyi hayal etmiştir. Arabanın başarısı hayalleri süslemekten ziyade onlarca jenerasyonun hayalini süslemiştir. 1940’lardan bugüne tamam ama belki bir yüz yılı tamamladıktan sonra dahi kazandığı özgün kimliği tanınacaktır. Artık üretilmese de bulunması kolay ve tamir-bakım olanağı olan; tadına doyulmadığından mı ne, en çok restore gören araba modellerinde başı çeker.
                Peki Hitler’in Bebeği nasıl doğmuştur? Önce Almanya’dan bahsetmek gerekli tabii çünkü Volks-wagen Hitler İktidarı’nın markasıydı. Halkın her kesimine ucuz gelebilecek bir arabayla halkın ayağını yerden kesmek istiyordu iktidar. Bu nedenle firma Wolfsburg kentinde Avrupa’nın en büyük araba fabrikası ünvanıyla kuruldu. Herkes buraya kadar bilmese de tahmin etmiştir, doğrudur da ancak şu noktada bir yanlış var ki bilinen ve tahmin edilenin aksine Beetle Hitler’in değil Porshe’un tasarısıdır, o sıra Porshe sadece bir mühendis.
                Sadece bir mühendis deyince yanlış anlaşılmasın. Adamımız Fedinand Porshe, Mercedes Benz’deki yaptığı işlerle çoktan dikkatleri üzerine çekmiş, başarılı bir mühendis. Nitekim iktidarın amacıyla kendi amacı kesişince hemen bir işbirliği yapılmış. Konuyu yakından takip eden Hitler’in de desteği yok değil hatta eskiz çizimlerin sahibinin hitler olduğunu biliyoruz.
                Ve çalışmalar başlamış, 1932’den 1938’e kadar geçen 6 yılda bir sonuca varılmış. 27 Mayıs 1938 tarihinde ilk Beetle, o yıllarda bilinen adıyla KfD Wagen (Kraft Durch Fraude), yollara düşmüş.

                Tabii dünya hali; savaşı var, barışı var. O yıllarda ise Almanya’nın 2. Dünya Savaşı rolü var. Doğal olarak zincirleme sebepler dalgası ile üretim neredeyse duruyor. Savaştan sonra ise dükkan 2 kez el değiştirip, Almanlardan Amerikalılara ve sonra da İngilizlere devrediliyor. İngilizler paranın adamı olduğundan olsa gerek, kendi payına üretime devam ediyorlar. 1948’de ise fabrikanın üzerindeki karabulut Heinz Nordhoof ile dağılıyor. Bu herif yani genel müdür, yeni bir Beetle için çalışmalara başlatıyor ve bu uzun soluk 2003 yılına kadar devam ediyor.
                İster milliyetçilik deyin ister devlet politikası ile ama Almanlar kendi arabalarına o kadar sahip çıkıyor ki ilk 8 yılda bin satış yakalayan fabrika ikinci 8 yılda yani 16 yaşında satışlarını 1 milyona kadar çıkarıyor. Savaş sonrası bölünmüş olan Almanya’da batıya baktığınızda “sokaklarda 3 arabadan 1’i Beetle olacak kadar” demek oluyor bu.
                Ülkesinde bu denli destek görmesi ister istemez dışarda da merak konusu olacaktı, oldu da. Elvis’in askerliğini Almanya’da yaptığı sırada kendisine 2. el Beetle alıp onu Amerika’ya götürmesi ile başlayan bu hikaye, dünyanın en iyi reklam kampanyası ile gelişmesini sürdürdü. Bu hikayeninse başta bahsettiğim gibi halen bir sonu yok. Diğer bir önemli patlama noktası ise ‘Herbie’ isimli filmin dünyaya Hippie akımını yayması oldu. 68 Kuşağı olarak da bilinen savaş karşıtı, zevk almaya endeksli bir hayat süren bu nesille beraber anılan otomobilse tabii ki bizim tosbağaydı. Ne kadar Nazi hükümetinin bir markası da olsa, onu yapan eller Yahudi kanıyla beraber de anılsa; “savaşma seviş” felsefesini güden bu nesil, bu modeli üzerine bir imaj olarak almıştı. E işte ne kadar da olsa bu marka bir şirket kişiliği ile anılır durumda, Hitler de öldü gitti, üstelik kimse artık bundan bedeli haricinde bir kar edemez zira sıfır kilometresi yok (yeni modeller hariç). Ayrıca; yahu çok güzel değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir