Gazapizm – Hiza (Albüm İnceleme)

Beklenmeyen Albüm: HİZA!

     Twitter’da duyurulmadan önce bir albüm beklentim yoktu aslında. Sadece Gazap için değil kimseden bi’ albüm beklentim kalmadı. CD’sini alıp sindire sindire tükettiğimiz müzik albümleri artık aynı kanalla gelmiyor elimize. Artık daha ulaşılabilir ve tabi ki daha çabuk tüketilebilir. Buna rağmen takip ettiğim isimler arasında en son Fuat Ergin’de görmüştüm bu cesareti. Cesaret tam olarak bu girişimi tanımlar mı bilmiyorum ama albümün içindeki birkaç (klipi çekilmiş olduğundan gün yüzüne çıkmış) şarkıyı dinleyip gerisini merak dahi etmeyecek çok insan var. İçerisinden favori parçalarını ayıklamakla sadece trend olan parçaları sevmek, çok ayrı şeyler bunlar. Yine de bunun cesaret yahut kaygısızlıkla ilgisi olmadığını sanıyorum. Yani bence, eskisi gibi, albüm gibi albüm sunulmak istenmiş ki başarılı da olunmuş-olunacak hiç değilse şuna eminim ki tüketilemeyecek bir sanat işi olmuş olacak. Ne kadar beklemediğimiz büyüklükte bir çalışma olsa da beklediğimiz kalitenin üzerinde olması, güzel şaşkınlıklar. 

Beklendiği Gibi...

Eskisi gibi, albüm gibi albüm dedim. Çünkü albüme şöyle bi’ baştan aşağı kulak kabartırsanız, ne kadar farklı ve çok kollu olsa da aynı köke bağlı ağaç yapısında olduğunu fark edeceksiniz. Ritimler değişiyor, vokaller kendi stilinin içinde ve hatta kendi albümünün içinde bile benzer değil. Ama aynı tavırla, duruşla size Gazapizm şarkısı dinlediğinizi hissettiriyor. Sıfır Bir dizisi ve “Heyecanı Yok” gibi parçalar patladığında tabiri caizse her köşede peyda olan o sahte, sokak jargonlu rap’çilerin ne kadar sahte olduğunu bu duruş farkıyla ayırt edebilirsiniz. Ki şimdi bu albümü dinlerken; o rap’çiler hakkında yaşam haklarına duyduğum saygıdan başka bir şey hissetmiyorum. Gazap’ın şarkılarını dinlemesini istemediği o kesimi hedef kitlesi yapıp sanki gerçekten bir dertleri varmış gibi poz kesmeleri, bırak Gazapizm’i yahut gerçekten sokak rap’çisi olan rap’çilerirap’in ta kendisine sürülen utanç verici bir leke. Bir şey hakkında yazarken onun karşıtını ele almamak konusunda hatırı sayılır insanlarca uyarıldım ama ne yapayım, söylemesem olmazdı. Eskisi gibi bir albümle imitasyonlarını ezen bir duruşla gelmesi, beklediğimiz kalite dediğim. 

Eleştiriler

Tarafsız olmak çabasızca olunabilecek bir şey değil. Bu yüzden biraz sözlüklere göz attım ama cevabı olmayan, kişisel zevk uyumsuzluklarından başka pek bir şey göremedim. Beğenmeyen çoğunluk bir grup Gazap’ın evrilen stilini arabalarda ve kavga sahnelerinde duyulacak bir pop-rap olarak değerlendirmiş. Evet bir kesim buralara yakıştırıyor ama o kesim sadece orada görmek istiyor diye, alt yapıya kendini kaptırıp salgıladığı adrenalinle yok etme iç güdüsünü besliyor diye… Öyle değil işte. Bunu eleştiren insanlar da biliyor. “İnsanlar Ölü”den biliyor, “Ölüler Dirilerden Çalacak”tan biliyor. Eğer birileri dinlerken sözleri ve müziği dikkate almadan, kendi kafasına göre, doğru ya da yanlış anlam katıyorsa yahut hiçbir anlam katamıyorsa, ortada dinleyiciye verilmiş geniş bir özgürlük alanı var demektir. Bu açıdan bakarsanız Gazap’ın bazı şarkıları özgürce anlaşılabilir yapıdalar. Bu da dinleyicinin düşünen yahut düşünmeyen cinslerden oluşmasıyla ilgili. Düşünen cinsi hedef alsan da ıskalayabiliyorsun. Ki bence çok önemli de değil. Ha bi’ de albüm kapağına çok takılmışlar. Benim çok ilgimi çeken bir alan değil bu da. Albümü değerlenirken dikkate alacağım bir kalem de değil ama böyle de bir konu var. 

HİZA

Önümüze getirilen çoğu rap albümüne göre bu albümde ve hatta albümdeki her parçada birçok isim görüyorsunuz. Çünkü altyapılar bilgisayar ortamında başlanıp bitirilen işler değil ve gerçek enstrümanlar kullanılıyor. Gazap’ın böyle bir yolda ilerleyeceği yıllar önce kemanla, gitarla ilgilenmesiyle başlamıştı hatta bir canlı okuma yapmıştı ve gelen tepkiler de buna destek verir nitelikteydi. Video Youtube’da en çok izlenen Gazapizm videolarından biri hala. Öyle de devam etti. Herkeste görülmeyecek bir şey bu. Zamanında Sagopa, Ceza, Şanışer ve birçok isim bunu denedi. Elektriksiz ortamda da müzik yapabilmek gibi bir furya patlamadan sönmüştü. Deney niteliğindeydi çünkü. Kimse 10 sene sonra da böyle devam ederim diye girmedi bu işe. Oysa Gazap büyük bir yatırım ve hem bu yatırımı hem sanatını ve genel anlamda sanatın kendisini beslemek adına bir orkestrayla çıkmıştı ortaya. Şimdi (vereceği daha pek çok meyve olduğunu göze alarak) ilk meyvelerinden birini dalından koparıp getirmiş, sevisi kendi evi olan Argo İzmir’de yapıyor. Buyrun Halil İbrahim sofrasına! 

1 - Dayan

“Mahallemi bilip
Aşağılık sektörde tabuları yendim
Aç gözlü şirketler davulları germiş
Bu İstanbul’a tahta bavulla mı geldim?” 

     Eskiden beri takip eden insanlarla yeni yeni tanışmış insanların duygularının ayrı olacağını düşünüyorum. Geçmişini biliyorsunuz bu adamın ve yaptığı müziğin nasıl karşılandığının ve aslında hala yutabilecekleri (olsa olsa biraz büyük) bir lokma olarak görüyorlar hala. Bu muhattap endüstridir, devlettir, sektördür falan ama asıl adı toplumdur. Posterini asanlar hatrına konseri basanlara, dayan! 

Saksafon: Korhan Futacı
Saksafon: Korhan Futacı

2 - Çöplük

“Ne grisi göt her şey tozpembe (He he)
İnsanların önlerinde bol kepçe aş (Aynen)
Martılar ağlamıyor çöplükte
Yol yakınken hepinize dönmek de kar”

     İçinde bulunduğumuz ortamı bi’ sanatçıya yaraşır şekilde ele almışlar. Bir şarkı öncesinde bahsettiğim farklı organlarla çalışan toplumun hediyesi ve durumumuz. Odağımızdaki saçmalıklar ve bu saçmalıklara sahip insanlardan beklenen saçmalıklar. Bu tip parçalar yeni nesil albümlerin işi değil. Daha çok single’lar ve patlaması muhtemel şarkılardan oluşan kısaçalarlara eğilim var ama demiştik, albüm gibi albüm. 

Müzik: Ateş Berker Öngören
Müzik: Ateş Berker Öngören

3 - Pisliğin Üstüne Basmışlar

“Bir oyun devamlı tertiplenir
Herkes telaşlı herkes matiz
Yıkandılar yine kısmet deyip
Ama geçmedi pisliği
Yak kendini”

     Albümün 3. parçasında ritim ve ahenk biraz daha hızlanıyor. Şarkıların hepsi aynı anda çıktığı için “çıkış parçası” kavramı boşa mı çıkmış oluyor bilmiyorum ama bir kliple beraber albümü temsil eden 2 parçadan biri bu diyebilirim. Bir nevi çıkış parçası yani. Yine “Heyecanı Yok” gibi özgür anlaşılabilir geldi bana. Yani düşünmeyen dinleyicilerce de dinlenebilitesi var. Yani üzgünüm ama bunun biraz da sözlerle ilgisi var. Müzik muhteşem bir özgünlükte, klise korosundan başka bir koroyu bir parçada görmek de muhteşem ama dediğim gibi şarkının daha açık mesajlar, içinde bulunduğumuz nefrete daha somut sebepler vermesini beklerdim. Bu çok bıçak sırtı bir konu. Çıkıp denebilir ki “Adalet temelse mülkün kimin Hayalet peşimde hükmün gibi Haysiyet her şeyin üstündedir Paçanda bok var sürtük seni” dizeleri yeterli gelmiyor mu yani? Evet çok derin anlamlar (da) çıkarılabilecek dizeler bunlar. Ama ben sadece “fark var” tümcesinin ezberlendiği Fark Var parçasından bahsediyorum. Gazapizm ulaşmaktan ve müziğini paylaşmaktan çekindiği kesimle arasına set çekmek istiyorsa bunu biraz düşünmeli. İndigo gibi anlaşılması için araştırılması gereken sözler mi yazar, Sinci gibi sadece araştıran insanlara lezzet verecek ritimlerin mucizesini mi keşfeder bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki kendisi de memnun değil ve bunu aşmak için çok güzel yaptığı bir şeyi evriltmek hoşuna gitmeyecek-gitmiyor. 

Klip Yönetmeni: Can Evrenol
Klip Yönetmeni: Can Evrenol
Koro: An Vokal
Koro: An Vokal

4 - Yol

“Bitmek tükenmek bilmeyen uzun bir yol
Çocuk eminim zor
Ama tercihin çok
Vazgeçmek de yol seçmek de bi’ yol Yol”

     Albümün en güzel parçalarından biri. Önden yürüyen “Ağabey”i görüyorsunuz. Sanki 2010’larda bir ağabeyle oturup çaycıda felsefe yaptığımız yıllar… Belki o yüzden yabancı gelmiyordur. Zıt bile olmayan seçeneklerle sonuçlarına vurgu yapılırken aslında iki yolun da yolcusunun bulunduğunu, seçeceğin ya da cayacağın her kavşağın bir sonrakinde getireceği belli olan bir şey olduğunu, hasretin kaçınılmaz varış noktası olduğunu söylemiş. Ama sen zaten biliyordun. Bunu birinin marş gibi söylemesi gerekiyordu. Aşındırılmış sevgi cümlelerinden sonra rapin beni en çok etkileme sebebi buydu. Yani sadece belli konularda yazabilen insanların bayağılığına bir çaredir bu dal aslında. Albümün en güzel şarkılarından çünkü albümün o farklı biçimdeki dallarından biri bu. 

Mix: Okan Çam
Mix: Okan Çam

5 - Perişan (ft. Gaye Su Akyol)

“Hassiktir artist
Hanginiz akil
Üç gram akıl var o da tabii nakil
Türk müziğinde usul direnişim sakil”

     Daha ikinci dizede “Bi’ seyyah sırtımda gör” diye ailesine selam vermiş Gazap. Açık mesaj dediğim konu burada mevcut. Sadece sosyal bilgisi düşük olan insanlar imgeleri anlayamamış olacak ki o da sansür belasına… Özellikle 2. verse’te, daha ne denebilir demeyeceğim zira daha pek çok şey denebilir ama denebileceklerin hepsi denilse albümü ve hatta Gazap’ın kariyerini ele geçirir bu konu. Baba Zula’nın altın çağını yaşadığı benim erken gençlik yaşlarımı anımsatan Gaye hanım efendi tam yarım ritim hızla bir zıtlık oluşturarak girmiş. Kendisi de rapçiler dışında dinlediğim sayılı insanlardandır. Anlattıkları ve sesi en az yüzü kadar güzeldir. Daha dinlemediysen Manço’nun “Hemşerim Memleket Nire” parçasını nasıl okuduğunu bir gör. Bu parçada küçük bir yer almış ama Gazapizm’le aynı parçada buluşmuş olması iki tarafın dinleyicisi için de güzel bir deneyim.  

Gaye Su Akyol
Gaye Su Akyol

6 - Sağı Solu Kes

     İçi dolu bir clup şarkısı, belki yine bir dizide görülebilir. Direk sokaktan. Albümün tanıtımını üstlenen 2 şarkının diğeri de bu. Klip falan olmamasına karşın albüm çıktığında zirveye oturmuştu hemen. Bu sırada spotify’da da “Pisliğin Üstüne Basmışlar” türkçe rap listesinin başına geçmişti. Her girdiğimde bozuk Türkçe ile trap yapanları görmekten sıkılmıştım açıkçası. Şunu da söylemeliyim, benim de favorim budur efenim. Hani özgür anlaşılan parçalar falan diyordum ya o aslında benim hiç umurumda değil bunu söylüyorum çünkü “keko müziği” tanımlaması yapılmasını istemiyorum. Ya değilse “Heyecanı Yok” da “Ölüler Dirilerden Çalacak” parçası kadar güzel. Bu parça da diğerleri kadar güzel ama bu parçayı da o düşünmeyen dinleyiciden koruyamayacağız. Belki toplum kendi kendine uyanıp “ne diyo bu gomnist” diye uzaklaşır yahut belki de toplum gerçekten uyanıp mevzunun herhangi bir ekonomik sistemle ilgi bile olmadığını anlar. Bu parçaların Yamaç Koçovalı kötü adamı döverken çalsın diye yapılmadığını, eğer çalıyorsa da şarkının kimliğini ayrı değerlendirmek gerektiğini anlar belki de. Belki de biz artık umursamayız. Gazap’ı tv’den duyduğumuz ilk günün gururuyla devam ederiz. “Ebenizden aşağı atlamaya geliyoruz” deriz? Belki de kurtuluşumuzu bu herkese ulaşan parçalar sağlayacaktır. Ki beni uyandıran da Adanalı kötü adamı döverken çalan Ceza şarkısıydı. Ertesinde aldığım Cd’ye çekilmiş korsan Med Cezir’le, Sokak Sanatı’yla, Savaş Çocukları’yla ve daha sonra ortaya çıkan merakımın yol açtığı Batarya, Yeşil Oda, Kadıköy, Olympos ve kaç sene sonra bilmem Argo İzmir’i keşfetme yolculuğumdu bu. Belki birinin yola çıkmasını sağlayacaktır bu parça da? İnşallah öyle de olacak ama o çocukları bu gibi albümlerle mi uyandıracağız yoksa diğer İzmirli bir mc olan Khont’un aynı haftalarda flash mı ne bok karakteriyse onunla çıkardığı albümüyle mi? 

Mix & Mastering: Barış Büyük
Mix & Mastering: Barış Büyük

7 - Yaşanırsa Diye (ft. Cem Adrian)

“Nedir telaşın
Bir gün çıkıp gelirse diye saklamıştık aşkları
Bu karanlık kursağında kalacakken akşamın
Nedir bizi korkutan, nedir benim kaçtığım”

    Cem Adrian ile Gazapizm’in sanırım 3. şarksı. Adrian da Gazap’ın beraber çalıştığı diğer müzik türlerinden isimlerle aynı özelliğe sahip ki Adrian da beraber çalışacağı isimleri buna göre seçiyor aslında. Bir şeyler anlatıyorlar. Gaye Su Akyol da Cem Adrian da Deniz Sungur da öylesine şeyler yazmıyorlar. Sadece bu özellikleri bile endüsriye karşı gelmek olarak değerlendirilebilir. Sanat çabası içerisinde olduklarını kanıtlayabilir. Çünkü endüstri İvana Sert’e bile kucak açmışken ellerinde bulunan imkanlarla hele ki Cem Adrian’ın sesindeki imkanla, çok farklı bir endüstriyel zirveye geçebilirlerdi. Hala bir şey anlatmak derdinde ve bu halleriyle insanlara ulaşmaktalar. Olması gereken bu zaten. Ama o kadar yozlaşmış bir yüzyıl ki sanat eleştirdiği canavarın ellerindeyken üstelik… Boşuna denilmemiş bir söz; korkmaktır suçun. Nedir bizi korkutan sorusuna dize arasında verilen cevap da bence bu. En azından umutsuzluk. 

Cem Adrian
Cem Adrian

8 - Bu Rüya Benim

“Belirli belirsiz kuşkular sarmışken her tarafımı
Dediler bu ruhun egzamasıdır”

     Albümün neredeyse bütün parçalarında bulunan Okan Çam müzikleri üstlenerek harikalar yaratmış ama albümün en iyi alt yapısı bu olabilir. Nakarata yazılmış notalar ve sözler bir önceki şarkıda yazdığım imkanları ispatlıyor. Bu notaları bir tık üste kaldırıp biraz süslü bir kliple Merve Özbey’e satarsanız kendini yırta yırta okuyup yılın en çok radyoda çalan şarkısını ortaya çıkarabilir. Peki parça bu haliyle neden hala radyolarda çalmıyor? Eksik olan kendini yırtan bir bayan vokal mi? Hayır, eksik değil biraz fazla duruşu olan verseleri var da ondan. İnsanların görmezden gelme huyları ve şirketlerin satış öncelikleri bunun önüne geçiyor. Bakmayın birkaç rap parçanın radyolarda gece kulüplerinde çalmasına. O şarkılar bahsedip durduğum anlamayan dinleyici kitlesinin de artık potansiyel rap dinleyicisi olması sayesinde çalınıyor. Ya değilse bu parçalardan umut, heves ve azim dışında iyimser bir duygu çıkmaz. Yok etme arzusunu tetiklemesi ve anlaşılmaması bir dezavantajdır yani aslında ama bir avantajdır da.  

Gazapizm
Gazapizm

9 - Efkar (ft. Deniz Sungur)

“Her şeyiyle bir çocuk susar
Özlemiyle konuşur özlemiyle boğulur
Susar

Her şeyiyle bir çocuk susar
Öfkesiyle tutuşur öfkesiyle yoğrulur
Susar”

     Deniz Sungur, Gazapizm, Narkoz ve Çağrı Sinci ile daha geçen aylarda “Kaç İstersen”i yayınlamışlardı. Yani Gazapizm’in evreninde yeri olan birisi, aileden. İsmi çok yabancı gelmiyor muhtemelen diğer birkaç mcnin daha evreninde yeri var ki hiç yabancı gelmedi. Benzersiz sesi ve duruşuyla, tavrıyla; iyi ki burada da karşılaştık. Parçanın ele aldığı yani aslında son dizelerinde değindiği çocuk da yine biziz. Yani herkes aslında. Özlemleriyle gözlerine can gelen ve sebebi sürekli özlemek olan sonra özlemin gözlerine getirdiği aşkı 180 derece dönen ve nefretiyle yoğrulan çocuk. 

Deniz Sungur
Deniz Sungur

10 - Unutulacak Dünler

“İyi söz yazarlarının ne kadar hükmü kaldı
Ben sana bu çiçekleri mezarlıktan çaldım”

     Albümün en güzel altyapı ve sözlerinden biri daha. Güzel bir veda tonunda, Yol parçasının devamı gibi. Dünün kötüsünü unutacağına umut duyan ve güzel günlerin de bitmiş olmasına hüzün duyan ama yine dönüp yeni günlerin geleceğini söyleyen. Gazap’ın verse’lerinde aynı gelecek umudu yok ama. Küskünlük var bol bol. Sanki kendisi de biliyormuş gibi; albümde anlatılan erdemlere bu dünyada yer olmayacak. Belki bir 100 sene sonra o çiçek Anıl Ağabey’in mezarından kopartılacak? Ama biraz kötümser buldum şarkıyı. Yani o kadar da değil be! Bir misket bombası yağmurunda Kum Gibi parçasını söyleyecek gençler tanıyorum. O kadar bari hükmü var ya o da “biz”e hasret ettirmez. 

Keman: İdil Han
Keman: İdil Han

Kişisel, Öznel, Kendi, Şahsi Yorumum;

     Dinleyerek yazdığım için metin biraz melankolik-edebi bir hal almış olabilir. Çabuk etkileniyorum, ne yapsın garip. Şarkıların hepsine genel bir bakış atacak olursak, sanki bu 4 sayfalık word dosyasını ben yazmamışım gibi, aslında eski denebilecek zamandan beri canlı enstrümanlarla yoğurulmuş bir sokak stili diyebiliriz. Her baba yiğidin yapabildiği bir iş de değildir bu sentez. Türkiye’nin kendi müziğiyle Amerika’yı ve Avrupa’yı birleştirmek de kolay değil. Kullanılan altyapılar, enstrüman bölümleri ve feat’lerdeki uyum, genel olarak ahenk katabilmiş olmak bunların hiç biri kolay değil ve yapılmış. Ama konuştuğumuz isim de müzikle dün tanışmış yahut yeni yeni başarıyı yakalamış biri değil. Tabi siz başarıyı tanınmakla doğru orantılı sanıyorsanız başka… Yine ve tekrar şu konuya değinmek istiyorum ki Gazapizm’in boş insanlara şarkı yaptığını sananlara cevap olsun bu da: Toplumun akil geçinen kesiminde de yeraltında görünen kesimimde de boş insan var. Ve evet birileri anlamlarına bakmadan tüketiyor, kendilerine Gazapizm’in kitlesi olarak etiketler de yapıştırıyorlar ama yine de bu her şarkıda bir şey anlatıldığı, bir mesaj olduğu gerçeğini değiştirmez. Yukarıda bir yerde bir set çekilebilmesi için reçeteler yazdım ama bunlara da gerek yok aslında. Zira yine yukarılarda bir yerde bahsettiğim gibi bu benim umurumda da değil. Bana kalırsa herkes istediğini dinlesin ve isteğiyle ilgili bir yadırganmaya, yargılanmaya muhatap olmasın. Dinleyen ne anlamış anlatan ne anlatmış bunların bile bir önemi yok. Herkes ve hatta her şey kendini tamamlamakla görevli. Kendini nasıl tamamlıyorsa öyle de devam edecek zaten. Bu açıdan bakınca Gazap da kendini tamamlamaya devam ediyor. Ömrünü bir tuval gibi kullanarak bir köşesine hiza yazmış, benim hoşuma gitmiş ve senin umurunda olmayabilir. Birbirimizi hiçbir sebeple yok yere üzmeyelim. Hem doğruya doğru benim param yetse belki Doğan Slx alırım ve yüksek ihtimalle aldıktan sonra da Hiza’dan güzel bir parça açarım. Bu beni boş insan yapacak olursa birilerinin gözünde, umurumda olmaz. Belki de beni eleştirenler hiç gökyüzüne bakmamıştır. 

     Albüm ortada kardeşim. Alın diyemem, sanırım basılmadı da zaten çünkü ama basılsa da alın demezdim. Keza paylaşın beğenin cart curt da demeyeceğim. Sen ne yapsan da insanlar 20-30 yıl kadar sonra “Kum Gibi” parçasına bakar gibi “Unutulacak Dünler” parçasına bakacak. 

4 thoughts on “Gazapizm – Hiza (Albüm İnceleme)

  • 18 Şubat 2020 tarihinde, saat 21:50
    Permalink

    Çok doğru yerlerde ki tespitleriniz beni gerçekten çok etkiledi.Yeni oluşmuş ve bence eskide kalan Gazapizm’in Heycanı Yok kitlesi buralarda anlamadan da dinleyebilirler ancak şarkılarda ki sözlerin her zaman bir ağırlığı olucak ve biz seneler sonra “Yol” şarkısını dinleyip belki de sigara yakacağız.Ellerinize sağlık,Gazapizm Sokaktır.

    Yanıtla
  • 13 Mart 2020 tarihinde, saat 21:50
    Permalink

    Ben sana bu çiçekleri mezarlıktan çaldım sözünden ne anlıyorsunuz ?

    Yanıtla
    • 15 Mart 2020 tarihinde, saat 18:12
      Permalink

      Sadece bu dizeye, bara dikkat toplayarak da bir mana çıkarılabilir. Fakat ben bir önceki dizeyle (iyi söz yazarlarının ne kadar hükmü kaldı) ele almıştım. Hükmü kalmayan iyinin bir aracısı olduğunu aktarmış aslında ama kendisi de iyi söz yazarlarından olduğu için kendine atıfta bulunmuş, bir bakıma tevazuya çekilebilir kalmış. Yine de eskilerden aldığı bir şeyi aktardığı açık. Çiçek gibi ama plastik değil, botanik bahçelerden değil, hikayesi olan bir çiçeği; hikayesi olan bir yerden; hikayesi olan bir dille. Daha satırlarca anlam çıkartılabilir ki laf aramızda bu blogu anlam üzerine bokunu çıkarma kabiliyetimi göstermek için açmıştım 🙂 Farklı bir anlam çıkarmışsanız o da sizin zihin farkınız, güzelliğiniz.

      Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir